Alp Doğu Eser
Alp Doğu Eser 1994 yılında Ankara’da doğdu. 2019 yılında Cumhuriyet Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden bölüm birincisi olarak mezun oldu. 2021 yılında Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Batı Sanatı ve Çağdaş Sanatlar alanında “Akdeniz Işığını İzleyen Félix Ziem’den Venedik, Martigues, İstanbul” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı. 2022 yılında aynı kurumda doktora eğitimine başladı.
Başkent İletişim Bilimleri Akademisi, Sadri Alışık Kültür Merkezi gibi kurumlardan sunuculuk, şan, dans, tiyatro tarihi, diksiyon ve oyunculuk kapsamlı eğitimler de alan eser, ayrıca Açık Diyalog İstanbul ve Akbank Sanat iş birliğiyle gerçekleştirilen “Çağdaş Sanat ve Küratörlük” programından “Fasit Daire” adlı sergi projesiyle mezun olmuştur. “Türkiye’de Yeni Medya Sanatı ve Güncel Sanat Uygulamalarında Yapay Zeka Teknolojilerinin Yeri” adlı doktora tez çalışmasını ve Sanat Tarihçisi Barış Acar ile çağdaş sanatın aksiyonlarının konuşulduğu Karşı – Konuşmalar programını sürdürmektedir.
Kitaplar: Modern Sıkışıklar: Bir Sanat Tarihçisi Güncesi, Akdeniz Işığını İzleyen Félix Ziem (1821-1911), Çağdaş Sanat Sahtekâr mı Dürüst mü? Avelina Lésper Değerlendirmesi, Is Contemporary Art a Fraud a Truth? Avelina Lésper Analysis, Sanat Eserinin Biricikliği Fenomeni: Non-Fungible Token ve Sanat, Sanatın NFT Hali, Günümüze Eleştirel Bir Bakış: Hayat, Sanat, Sanat Tarihi, Yapay Zekâ ve Sanat: Sanatçılarla Tartışmalara Bir Bakış, Yapay Zekâ ve Sanat Araç mı Amaç mı?
Fasit Daire
Serginin temel amacı, toplumun yüzleşmekten kaçındığı gerçekleri sanat aracılığıyla görünür kılmaktır. Hızla akan bir dünyada durup düşünmenin, sorgulamanın ve anlamanın gerekliliğini hatırlatmayı hedefler.
Sergi, iki ana başlık altında düzenlenecektir: Anımsatmak ve Öneriler. Bu bölümler, toplumumuzun kronikleşmiş sorunlarını anlamaya ve çözüm yolları üretmeye yönelik bir diyalog ortamı oluşturmayı hedeflemektedir.
1. Anımsatmak
Birinci bölümde, ülkemizde çözüm bekleyen ve nesilden nesile aktarılan sorunların altı çizilecektir. Kadın cinayetlerinden çocuk gelinlere, çarpık kentleşmeden doğa tahribatına, göçlerden kimlik politikalarına kadar pek çok mesele, toplumumuzun karşı karşıya olduğu temel sorunlar arasında yer almaktadır. Bu sergi, yalnızca bu sorunları yüzeye çıkarmakla kalmayacak, aynı zamanda bu problemlerin yeniden üretildiği döngüsel yapıyı eleştirecektir.
Gündemimizi sıklıkla belirleyen trajik olayların etkileri, toplumsal hafızamızda ne yazık ki uzun süre yer bulamamaktadır. Bir olayın yarattığı travmayı hızla unutarak, bir sonraki felaketi bekleyen bir pozisyonda kalmaktayız. Bu süreklilik, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir kayıtsızlığın göstergesidir. Sergide yer alan eserler, bu kayıtsızlığı sorgulamak ve izleyiciyi yüzleşmeye davet etmek amacı taşımaktadır.
“Anımsatmak” adlı birinci bölüm, sorunların tekrar eden doğasını gözler önüne sermeyi hedeflemektedir. Sorunlar gündeme geldiğinde geçici bir farkındalık yaratır, ancak bu farkındalık hızla sönümlenir. Toplum, sarsıcı olaylardan sonra gündelik hayatın temposuna geri dönerek yeni bir kriz için zemin hazırlar. Bu döngüsel yapı, bireylerin ve kurumların doğru toplumsal tavrı geliştiremediği bir ortamda kökleşmektedir.
2. Öneriler
İkinci bölüm, sorunlara yönelik çözüm önerilerine odaklanmaktadır. Sanatçıların eserleri, toplumsal dönüşümün mümkün olduğunu ve bireylerin en küçük birimden en büyük topluluklara kadar bir araya gelerek bu dönüşümü gerçekleştirebileceğini gösterir. Bu bölümde, "Çözüm ne olabilir?" sorusuna yanıt arayan eserler sunulurken, toplumsal sorunlar karşısında verilen tepkilerin yüzeyselliği eleştirilmektedir.
Bu sergi, doğru tepkiler geliştirebilmenin olanaklarını da araştırır. Kadın hakları, doğanın korunması, sürdürülebilir şehirleşme gibi pek çok mesele, yalnızca eleştiriyle değil, aynı zamanda umut ve eylem odaklı bir bakış açısıyla ele alınacaktır. Çözüm önerilerinin temelinde, bireylerin aktif katılımı ve kolektif bilincin yeniden inşası yer almaktadır.
“Fasit Daire” sergisinin temel amacı, toplumun yüzleşmekten kaçındığı gerçekleri sanat aracılığıyla görünür kılmaktır. Hızla akan bir dünyada durup düşünmenin, sorgulamanın ve anlamanın gerekliliğini hatırlatmayı hedefler. Jean Baudrillard’ın "Simülasyon Evreni" teorisi, sergi için önemli bir ilham kaynağı olmuştur. Baudrillard’ın tespitiyle, teknoloji ve kitle iletişim araçlarının yarattığı simülasyon evreninde anlam süreçleri kısalmış, bireylerin olaylara derinlemesine tepki verme yetisi azalmıştır.
"Teknolojinin ve kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle, simülasyon evrenindeki mesaj bolluğu ve hız, yaşamda edinilen deneyimlerin değerlendirilmesini ve farkındalığı öldürmüştür. Anlam süreçleri kısalmış ve anlık hükümlere dönüşmüştür. Ekranlardan hızlıca akan görüntülere verilen tepkiler, süre açısından olabildiğince kısalmış ve insanlar düşünmek için vakit bulamamıştır. Sonuç olarak, simülasyon evreninde, yüzeysel kararların hızla alındığı bir ortamda, algı süreçleri sürekli akan görüntülerle sınırlanmıştır." (Baudrillard, 2016, s. 110).
Bu bağlamda sergi, sadece bir farkındalık alanı değil, aynı zamanda bir sorgulama ve eyleme geçme çağrısıdır. Sanat, toplumsal hafızayı yeniden inşa edebilecek bir araç olarak ele alınırken, bireyleri derinlemesine düşünmeye ve harekete geçmeye davet eder.
Kaynakça:
Baudrillard, J. (2016). Simgesel Değiş Tokuş ve Ölüm (Çev. O. Adanır). İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi.