Betül Yıldırım
Öğr. Gör. Dr. Betül Yıldırım, 3 Haziran 1982 tarihinde İzmir’de dünyaya gelmiştir. Ankara’da Gazi Üniversitesi Felsefe Bölümünü 2005 yılında tamamlamıştır. 2008’de “Schopenhauer’da Sanat ve Duygu” tezini yazarak, Yüksek Lisansını Gazi Üniversitesi Felsefe Bölümünde; bunun yanında aynı tarihte Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri enstitüsünde Tezsiz Yüksek Lisans Programını bitirmiştir. 2021 yılında doktorada “Arthur Danto’nun Sanat Anlayışı” konulu tezini hazırlayarak Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Felsefe Bölümünü tamamlamıştır. Akademi hayatına başlamadan önce 2008 yılında Hacettepe Nüfus Etütlerinde Kadın çalışmaları başta olmak üzere birkaç sosyal sorumluluk projesinde çalışma şansı yakalayan Betül Yıldırım, Gazi Üniversitesi Felsefe Bölümüne Öğretim Görevlisi olarak çalışmaya 2012 yılında başlamıştır. 2012-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesinde görevini devam ettirirken üniversitelerin bölünmesi üzerine 2018 yılında Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Felsefe bölümünde çalışmaya devam etmiştir. Halen Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Felsefe bölümünde çalışmayı sürdürmektedir. Üniversitede Sanat Felsefesi, Çağdaş Sanat Akımları, Sanat Eserlerinde Felsefe Problemleri, Estetik derslerini yürütmektedir. İlgi alanları Sanat Tarihi, Sanat Felsefesi, Müzik, Resim ve Sinemadır. Son dönemlerde yayınevinde, sanat eserlerinin çözümlenmesini içeren bir seri için editörlük yapmaktadır.
Şüphe: Kimim Ben? (Dubitatio: Quis sum?)
Bu sergi yaşamdan ölüme kendi benimize dönüp, kendimizle yüzleşmemize olanak tanıyan; sadece görsel olmayıp aynı zamanda zihinsel bir yolculuğa çıkmamızı sağlayacak; seyirden fazlasını bulacağımız bir deneyimin kapılarını aralayacaktır.
“Ben varım, bu kesin. Ama ne kadar süre? Elbette düşünüyor olduğum sürece.
Çünkü oldu da bütün düşüncelerimi bir anda durdurdum diyelim,
işte o anda varolmaktan da hepten vazgeçmiş olurum.”
Descartes, Meditasyonlar
“Dubitatio” bir dışavurum halidir. Şüphenin dışavurumu. Varlığımı, burada oluşumun nedenini sorgulayışımla ben, ben oluyorum. Etrafımı anlamlandırmaya çalıştıkça üretiyorum; bilim, felsefe ve sanat doğuruyorum. Sorguladıkça daha da büyüyor merakım. Anne karnında ufacıkken dünyam; gün geçtikçe büyüyor.
Binlerce yıldır burada oluşumla felsefi şüphe denizinde savaşırken, Descartes, “cogito ergo sum” (düşünüyorum, o halde varım) a, yani insanın varoluşunu kanıtlamaya şüpheden başlar. İnsan şüphe eden bir varlıktır. İnsan düşüncelerinin doğruluğu; doğanın gerçekliği; hatta varlığı dahil olmak üzere her şeyden şüphe edebilir. Tek şüphe etmediği şey, şüphe ettiğidir. Bu da tutunabileceğimiz yegâne bilgidir. Aslına bakılırsa felsefenin başlangıcı da bu şüphedir. Şüphe ediyor oluşum, varoluşumun ilk basamağı ve yegâne tutunduğum dal olduğuna göre; bu şüphe girdabının içerisinde şu soruyu sorarak meseleyi bir sonraki aşamaya taşımak gerekir. Kimim Ben?
Kim olduğumu tanımlamak, bu dünyadaki konumumu belirlemek sanıldığı kadar kolay değildir. Tüm felsefe tarihi, dönem dönem bu sorgulamaların yapıldığı fikirlerle doludur. Antik Yunan benim ve diğer canlıların neyden meydana geldiğimizi sorgulamakta; Platon bedenin hapishanesinden kurtulmayı bekleyen bir ruh olduğumu, bilgimin kaynağının doğuştan olduğunu söylemekte; Descartes beden ve ruhun bir bütün olduğumu iddia etmekte; Locke bilgimin kaynağını sadece deneyime bağlamakta; Kant bilgi edinme becerimin doğuştan, bilgiyi elde etme biçimimin deneyim olduğunu iddia etmekte; bugünse zihin-beden üzerinden varlığım konumlandırılmakta. Peki gerçekte içe döndüğümde bulduğum kişi kim? Doğanın bir parçası mı, onun karşısında mı? Düşünen bir varlık mı? Sonlu bir varlık mı? Yoksa tüm bunların birleşimi mi?
İki bölüm olarak tasarlanan sergi yaşamdan ölüme kendi benimize dönüp, kendimizle yüzleşmemize olanak tanıyan; sadece görsel olmayıp aynı zamanda zihinsel bir yolculuğa çıkmamızı sağlayacak; seyirden fazlasını bulacağımız bir deneyimin kapılarını aralayacaktır.